Pandemi;
dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alana yayılan ve
etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen isimdir. Dünya Sağlık Örgütü’ne
göre, bir hastalığın pandemi sayılabilmesi
için üç kıstas aranmaktadır. Bunlar, yeni bir virüs veya mutasyona uğramış bir
etken olması, insanlara kolayca geçebilmesi ve sürekli bir şekilde
bulaşmasıdır.
Birçok insan için adı duyulmamış bir kentte başlayan Covid-19 hastalığı, küreselleşmenin kolaylaştırdığı ulaşım olanakları sayesinde çok kısa bir sürede tüm dünyayı etkileyerek pandemiye dönüştü. Modern bilim anlayışı, yeni ortaya çıkan bu hastalığın tedavisinde güçsüz kaldı. Sağlık sistemindeki zayıflıklar ortaya çıktı. Büyük kayıplar yaşandı. Bu süreçte hastalığın yayılmasını engellemek için önlemler de hızlıca alınmaya başladı. Türkiye’de ilk pozitif vakanın görüldüğü tarihin ertesi gününden itibaren kademeli şekilde okullarda eğitim-öğretime ara verildi. Karantinalar başladı. Kamusal alanlarda toplu etkinlikler ertelendi veya iptal edildi. Yurtiçi ve yurtdışı seyahatlere ilişkin sınırlamalar getirildi. Kamu kurumlarında esnek çalışma modelini uygulanmaya başlandı. Hafta sonları ve resmi tatil günlerinde sokağa çıkma kısıtlamaları hayata geçirildi. Toplu taşımalar, marketler ve pazar yerleri, ibadethaneler, restoran, kafe, bar, sinema salonları, piknik yerleri gibi insanların topluca bulunduğu yerlere ilişkin özel koruyucu uygulamalar gibi birçok tedbir alındı.
Pandemide en çok etkilenen risk gruplardan biri de sağlık çalışanları oldu. Bu zorlu dönemde sağlık çalışanları, salgının getirdiği fiziksel, psikolojik ve sosyolojik etkilere daha fazla maruz kaldılar. Bu çalışmada Covid-19 salgının genel olarak sağlık çalışanları üzerindeki etkileri incelenip, son kısımda ise ülkemizdeki sağlık çalışanları için yapılan önerilere değinilecektir.
Salgının Sağlık Çalışanları Üzerindeki Psikolojik ve
Fizyolojik Etkileri
Sağlık çalışanları
salgının artmasıyla daha çok çalışmaya başlamışlardır. Ev içi ve iş yeri
rolleri değişme uğramış, rol çatışması
ortaya çıkmıştır. Yoğun çalışmayla birlikte tükenmişlik, yetersiz beslenme,
uykusuzluk, yoğun kaygı, hayatı tehdit edebilecek düzeyde fiziksel yıpranma
gibi sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. Bunun yanında takdir eksikliği, görev
tanımlarındaki belirsizlikler, enfekte olma ve ölüm riskiyle yüz yüze kalmak, uzun
saatler boyunca kişisel koruyucu ekipmanla çalışmak zorunda olmak sağlık
çalışanlarını zorlayan faktörler arasındadır.
Özellikle yoğun bakım
ve acil servislerde çalışan sağlık personellerinin ruh sağlığı ciddi düzeyde ve
yüksek oranda olumsuz etkilenmektedir. Yapılan araştırmalar aradan bir yıl
geçse bile yüksek depresyon, anksiyete ve travma sonrası stres semptomlarının
devam ettiğini göstermiştir. Sağlık çalışanlarının kaygı düzeyindeki artış, enfekte
olma riskinin yüksek olması, kurumların yeterli psikolojik destek programı sunmaması,
kişinin acil müdahale planları hakkında bilgi sahibi olmaması ve yüksek iş yoğunluğu
gibi sorunlar da durumu iyice zorlaştırmıştır. Ayrıca sağlık çalışanlarının
daha sık depresyon, uykusuzluk ve stres belirtileri gösterdiği belirtilmektedir
Yapılan çalışmalarda
kendilerinde, aile üyelerinde veya tanıdıklarında Covid-19 hastalığı pozitif
çıkanların, sağlık çalışanlarına benzer biçimde daha fazla ayrımcılığa veya
damgalanmaya maruz kaldığı bulunmuştur. Ayrıca bu çalışmada
katılımcıların %20'si hastane çalışmaları nedeniyle mahallelerinde
damgalandığını, dışlandığını ve reddedildiğini bildirirken, %9'u işe geri dönme
konusunda isteksiz olduğunu veya işten ayrılma düşüncesi olduğunu ifade
etmiştir.
Medyada
sık sık yer alan ve hasta yakınları tarafından sağlıkçılara
uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddet de sağlık çalışanlarının motivasyonunu
düşürmektedir. Benzer tepkiler yurt dışındaki kamuoyunda da geçerlidir.
Salgının Sosyolojik Etkileri
Salgından dolayı sosyal hayattan iyice kopan
ve yabancılaşma yaşayan sağlık
çalışanları virüsün bulaşma riskinden dolayı aileleriyle kısıtlı görüşmeye başladılar.
Verdikleri ücretli emekten daha çok
performans istendi. Günlük rutinlerin değişmesi, hem sosyal hem de fiziksel
temasların kısıtlanması sağlık çalışanlarında istenmeyen, zihinsel bir baskı
oluşturdu.
Dışarının içeriden
yönetilmeye çalışılması, evin olağan kullanımını değiştirdi. Evin barınma
işlevi, insanların evle kurdukları ilişki biçimi değişti. “Hayat eve sığar.”
denmesine rağmen bu süreçte hayatın evden çok daha büyük olduğu anlaşıldı. Bazı
sağlık çalışanları bu süreçte ailelerini korumak adına uzakta yaşama kararı
aldılar. Hastalık durumunda toplumsal ağlar hastalığın karşılanmasında ve aşılmasında
etkili olma işlevini yitirdi. Hastaların izole edilmesi, hastalığın tedavisinde
sosyal ağların güçlü desteğinden uzak kalınmasına neden oldu.
Özellikle sağlık
çalışanları hastalık potansiyeli yüksek olarak görülen ya da hastalığı yaydığı
düşünülen kişiler olarak görüldüğünden toplumsal yaşamda şüpheyle karşılandı ve
damgalandılar. Damgalamanın bir başka boyutu da yaşlılar üzerinden yaşandı.
Onlar da hastalığın potansiyel taşıyıcıları olarak görüldüler. Bu durum
toplumsal hayatın içinde sağlık çalışanlarının konumlarının sorgulandığı bir
dönemi başlattı.
Pandemi,
alışveriş yapma biçimimizden eğitime varıncaya kadar hayatımızı farklılaştırdı.
Barınma, dinlenme, alışveriş, çalışma gibi gündelik yaşamın farklı nitelikteki bölümleri
aynı zaman dilimine sığdırıldı. Zaman ve mekân algısı aşındı.
Karantinanın yol
açtığı bir başka durum ise salgın sürecinin uzamasıyla toplumsal farklılıklar
ve eşitsizliklerin görünür hâle gelmesi oldu. Pandemi döneminde
ekonomide yaşanan tıkanmalar ve sorunlar yüzünden işsizlik ve yoksulluk arttı. Özellikle “beyaz yakalı” hizmet sektörü
çalışanları hayatlarını bir süre evde sürdürebilecek güce sahipken çoğu esnaf
ya da kısa dönemli işlerde çalışanlar ekonomik açıdan zor bir döneme girdi. Ekonomik
ve sosyal ayrımlar derinden hissedildi.
Salgının çözümü ve aşılama süreci uzadıkça “yeni normal”
toplumda kabul gören toplumsal alışkanlıkların değişmesine, yaşam tarzının dönüşmesine
neden oldu. Geleceğe ilişkin belirsizlikler sürmektedir. Yaşanmakta olan toplumsal değişmenin olumsuz etkilerini
gidermek için toplumsal değerlerin ve dayanışmanın, ortak bilinç, ortak tavır,
ortak sorumlulukların önemini unutmamak gerekir.
Sonuç
Sosyolojinin bir alt
dalı olan sağlık sosyolojisi, insan-toplum
ilişkisinden yola çıkarak hastalık ve sağlık kavramlarını tanımlamıştır. Sağlık
ile hastalığın nedenlerini toplumsal açıdan ele alarak açıklama yoluna
gitmiştir. Bu bağlamda ilerlediğimizde ne yazık ki bu zorlu süreçte toplumsal
açıdan büyük sıkıntılar yaşandı. Sağlık çalışanları arasında tam bir
koordinasyon sağlanamadı, bütünleşmede gecikmeler oldu. Salgının yayılmaya
başladığı ilk dönemlerde pandemi sadece hastane dal uzmanları tarafından yönetilmeye
çalışıldı. Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan Bilim Kurulu’nda ve Toplum
Bilimleri Kurulu’nda aile hekimliği alanındaki akademisyenlere yer verilmedi, görüşlerine
başvurulmadı.
Bu süreci daha
kolaylıkla atlatabilmek için;
- Sağlık çalışanlarına
yönelik şiddetin mutlaka sona ermesi sağlanmalıdır. Bu amaçla, şiddet
uygulayanlara getirilecek ağır yaptırımlar caydırıcı olacaktır.
- Salgın ile ilgili
konularda aile hekimliği akademisyenlerinin ve sahada çalışan aile hekimliği
uzmanlarının görüşlerine önem verilmelidir.
- Hastalıkla ilgili ülkemize
ait doğru ve güvenilir istatistiki verilerin toplanması sağlanmalıdır. Dezenformasyonun(yanlış bilgi) yayılmaması
konusunda gerekli önlemler alınmalıdır.
- Korona nedeniyle
hastalanıp çalışamayan sağlık çalışanlarının ücretlerinde kesinti
yapılmamalıdır.
-Korona, meslek hastalığı
olarak tanımlanmalıdır.
- Korona nedeniyle
hayatını kaybedenlerin yakınlarına maaş bağlanması adımı önemli bir adım olup,
bunun yanında bu hastalıktan hayatını kaybedenler meslek şehidi olarak sayılmalıdır.
-Sağlık çalışanlarına görev tanımlarına uygun
olmayan işler verilmemeli, adil olmayan iş yüklerine son verilmelidir.
- Salgının sağlık
çalışanlarının özellikle ruh sağlığını olumsuz etkilediği, etkilerin zaman
içinde devam ettiği söylenebilir. Bu nedenle salgın esnasında ve sonrasında
psikolojik müdahale programları sunulması kritik önem taşımaktadır.
Toplumsal sınıf farklılıklarını bir
kenara bırakıp salgına karşı ortak tutum geliştirme, toplumsal olarak
yardımlaşma ve dayanışmayı arttıracaktır. Salgında yurt dışına çıkışlar,
coğrafi hareketlilik azaltılmalı ancak ortak uluslararası bilinç ve tutum
geliştirilmeye dikkat edilmelidir.
Mead, şöyle der;
“Hayvanlar âleminde ayağınız kırılırsa tehlikeden kaçamazsınız ve su içmek için
nehre gittiğinizde avlanırsınız. Fakat insanların dünyası böyle değildir. Ayağınız
kırılır ve yakınınızdaki bir insan iyileşme süresince sizinle olmaya gönüllü
olursa, sağlığınıza kavuşabilirsiniz. Yanınızdaki insan hem sizin güvenliğinizi
sağlar hem de iyileşmeniz için yardım eder. Yardıma ihtiyacı olan bir insana
zor zamanlarda yardım etmek, medeniyetin başladığı yerdir.”
Uzun yıllar sağlık
sektörünce çalışmış bir sosyolog adayı olarak, sağlık çalışanlarıyla ilgili bu
tür çalışmaların daha çok yapılması gerektiğini ve sağlık neferlerimize yeterli
desteğin verilmesi gerektiğini düşünmekteyim.
KAYNAKÇA
1.Aşkın,Rüstem.Bozkurt,Yasemin.Zeybek,Zekiye.(2020).
Covid-19
Pandemisi: Psikolojik Etkileri ve Terapötik Müdahaleler. İstanbul Ticaret Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi. Covid-19 Sosyal Bilimler Özel Sayısı.19(37):304-318
2.Ekizer, Ahmet.(2020).Sağlık Sosyolojisi ve Tarihsel Gelişimi.
Selçuk Sağlık Dergisi. 1(1):2
3.Kavas,Nakışcı,Burçak.Develi,Abdülkadir.(2020).Çalışma Yaşamındaki Sorunlar Bağlamında
Covid-19 Pandemisinin Kadın Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkisi. Uluslararası
Anadolu Sosyal Bilimler Dergisi.4(2):8
4.Saatçi,
Esra.(2020). Covid-19 Pandemisi ve Sağlık
Çalışanları: Yaşatmak mı yaşamak mı? Türk Aile Hekimleri Dergisi 24 (3):
153-166
5. https://trtakademi.net/koronavirus-kategori/yeni-koronavirus-hastaliginin-toplumsal-etkileri-uzerine-bir-degerlendirme/ Erişim Tarihi:22.12.2020
6. https://www.psikiyatri.org.tr/uploadFiles/14202016552-TukenmislikCOVID.pdf Erişim Tarihi:24.12.2020
7.https://www.pa.edu.tr/Upload/editor/files/Covid_Sonras%C4%B1_Psik_Sos_Degerlendirmeler.pdf
Erişim Tarihi:25.12.2020
8. http://www.tuba.gov.tr/files/yayinlar/raporlar/Covid-19%20Raporu-revize.pdf
Erişim Tarihi:25.12.2020
9. https://baslangicnoktasi.org/covid-19a-sosyolojik-bakis/ Erişim Tarihi:28.12.2020
(Bu makale, AÖF Sosyoloji güz döneminde verilen bir ödev olarak 2021 güz döneminde Yurdagül Çelik tarafından hazırlanmıştır.)
Hem son bir yılın kısa özeti hemde sağlık çalışanlarının durumu ile ilgili farkındalık yaratan güzel bir araştırma yazısı 🙏 Kaleminize sağlık ☺️
YanıtlaSilVe hala süreç devam ettiğini için sıkıntılar da devam ediyor :(
SilTeşekkür ederim...
Sağlık çalışanları açısından güzel bir güz dönemi derlemesi,emeğinize sağlık.. Araştırma ve inceleme türünde bir blog hazırlıyoz,henüz hazır değil bittiğinde kendi blogumuzdaki araştırma yazılarını buraya alıcaz,sizin bu yazınızı da burada da yayınlayabiliriz,tabii izin verirseniz..😊
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim bu nazik teklifiniz için ama yazının kendi blog platformunda kalmasını tercih ederim.Sevgilerimle...
SilPeki,mesaj alınmıştır..Kolay gelsin..😊
SilAnlayışınız için teşekkürler :)
SilGüzel bir yazı olmasının yanı sıra farkındalık yaratan bir içerik olmuş. Emeklerine sağlık canım :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Senacığım :)
SilSağlık çalışanlarının hakkı ödenemez. Allah yardımcıları olsun...
YanıtlaSilOnlara minnettarız...
SilÇok kaliteli bir çalışma olmuş. Elinize sağlık. Gerçekten sağlık çalışanlarımıza büyük iş düştü. Onların haklarını nasıl öderiz bilmiyorum. Allah hepsinden razı olsun.
YanıtlaSilTeşekkür ederin.Eski bir sağlık çalışanı olarak umarım bir farkındalık oluşturabilirim.
SilSon ödev ve okulun bitiyor sanırım, gerçekten iyi bir çalışma olmuş emeğine sağlık...
YanıtlaSilEvet nihayet bitiyor.Senin bitti mi acep?
Sil2 yıl oldu ben bitireli, ödevlerin sizin bölümde de olduğundan haberim yoktu, sosyoloji idi sanırım, değil mi?
SilEvet sosyoloji ve nihayet bitiyor...
SilSağlık çalışanlarına çok şey borçluyuz 🙏🙏🙏
YanıtlaSilYoğun bir öz veriyle hala çalışmaya devam ediyorlar sağ olsunlar...
Sil