Yönetmen ve senarist Ferit Karahan, bu filme dair ''Çekilen her karenin tek tek açıklamasını yapabilir, hesabını verebilirim.'' diyor bir söyleşisinde. Gerçekten de benim gibi yatılı okul okumuş ya da seksenli doksanlı yıllarda çocukluk yaşamış herkesin yüreğine dokunacak bir film çekmiş. Yurt içinde ve yurt dışında ödüller almasına rağmen gerekli ilgiyi gördüğünden emin değilim.
Film, Doğu Anadolu’da yatılı bir okulda hastalanan arkadaşını doktora götürmeye çalışan Yusuf'un gözünden anlatılıyor. Karanlık ve kasvetli bir atmosfere sahip film; baskı, itaat, çıkar ilişkileri, yalan, gizem ve zorbalığı net şekilde yansıtıyor. Kendi de yatılı okulda okumuş olan Ferit Karahan, filme dair duygusal bir ajitasyon hedeflemediğini, tam tersi okulda yaşadığının çok azını filme yansıttığını söylüyor. Bunu duymak, bilmek ve hissetmek ne kadar da üzücü...
Filmdeki hiçbir karakter, Amerikan filmlerinde izlediğimiz gibi siyah ya da beyaz değil. Hepsinin kendine dair, kendini koruma güdüsüyle ilgili davranışları var ki bu da çok insani.
İçimde filme dair sürekli spoiler verme isteğini durdurmak için size kendi yatılı okul deneyimimden de bahsetmek istiyorum: Eskiden sağlık meslek liselerine kurumlar sınavı ile girilir ve yatılı okunurdu. Bu bir mecburiyetti ve dört yıl okuduktan sonra 18 yaşında taşraya atanırdınız. O dönemde bu okulları kazananlar, akademik olarak başarılı, ama fakir aile çocuklarıydı. Bu ailelerin, çocuklarına üniversite okutabilecek imkanları yoktu, bu aileler çocuklarına kısa yoldan bir meslek kazandırmak isterlerdi. Okulun ilk günü kapıya isminizin yazılmış olduğu yatakhaneleri bulur, on kişilik odalarda kendinize en uygun ranzayı ayarlar, yatak takımlarını temin eder ve odaya en yakın dolabı kapma yarışı verirdiniz. Odanın içindeki dolapları kapanlar, kendilerini yarışı kazanmış gibi hissederlerdi.(Televizyonda yayınlanan “Survivor” programında olduğu gibi.) Sonrasında ise kurallar başlardı. Yemek, etüt, ders saatlerinin hepsi belliydi ve ufak bir sekme yaşanmazdı. Etüte geç kalırsanız, yatakhaneler kilitlenirdi.Yatakhaneden çıkabilmek için bir fare gibi yollar aramak zorunda kalırdınız. Mecburdunuz, çünkü yoklamada yok sayılmak hafta sonu izninden yoksun bırakırdı sizi. Belki de bu yaşımda hala bu kadar kuralcı olmam ve günü planlamam yatılı okul yıllarımdan bana kalan mirastır. (Planlı olmamla ilgili zaman zaman çevremde sıkıntılar yaşadığım inkar edilemez.) Ferit Karahan da hızlıca duş alıp çıkmasının nedeni olarak yatılı okuldan kalan bir alışkanlığı olduğunu belirtiyor bir söyleşisinde/yazısında.
Sevgisiz ya da sevgilerini nasıl göstereceğini bilemeyen öğretmenlerimizin sayısı az değildi. Bitmek bilmeyen katı kurallar, hoş görüsüzlük, ergen hatta insan olduğunuzun çoğu zaman unutulması yatılı okuldan kalan ve beni hala çok etkileyen durumlardır. Bu yaşatılan değersizlik duygusu öylesine üzerime çökmüştü ki mezun olup işe başladığım zamanda bile kendi öz güvenimi toparlamak, başhemşirenin kapısını rahatça çalabilmek bile yıllarımı aldı.
Filmi bazıları etnisite ve Doğu Anadolu koşulları açısından ele alsa da Ankara'nın merkezinde okumuş ve hep batıda görev yapmış biri olarak okul ve iş yaşantım boyunca çok da farklı koşullara sahip olduğumu söyleyemeyeceğim. Hantal bürokrasi, idarecilerin empati eksikliği, kimi zaman zorbalığa kadar uzanan keyfi kuralları, astlarını değersiz hissettiren tavırları, çalıştığınız bölgedeki coğrafi koşulların yarattığı kısıtlılık, çaresizlik, ekonomik zorluklar bu ülkede hep var olan sorunlardı.Günümüzde de son bulduğunu söyleyemeyiz. Çünkü üretilen çözümlerin neredeyse tümü günü kurtarmaya yönelik ve hiçbiri de samimi değil.
''Baskının çok olduğu toplumlarda yalan, bir direniş biçimidir.'' diyor Ferit Karahan. Biz de o “Survivor” ortamında koşullara ayak uydurup, kendi varoluş biçimimizi korumak için öğretmelerimize onlarca yalan söylemiş, arkadaşlarımızla işler çevirmiş, alt sınıfları ezmeyi kendimizde hak görmüş ve bu hayatı normalleştirmiştik.
Benim için de yatılı okul sağaltımı yaptıran bu filme ve emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Tüm bu kaos içinde iyi ki sanat var ve böyle güzel yönetmeler var ki bu sorunlar dile getiriliyor. (Senaryoyu Ferit Karahan tek başına yazmamış, eşi Gülistan Acet ile birlikte uzun bir süreç sonunda ortaya çıkarabilmişler.)
Dilerim suya sabuna dokunmadan bir yaşam değil, kendimizle yüzleşerek ve kendimizi sağaltarak yeni yollar açabiliriz...
Şahane yorum ve yazı için teşekkürler
YanıtlaSilTeşekkürler :))
SilÖneri için teşekkürler. Sevgisiz ya da sevgisini belli etmeyenler...
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
Sevgi,hayatımızdaki en önemli olgulardan.Teşekkürler :)
Silizlemedim bakayım :)
YanıtlaSilUmarım izlemişsindir :)
Silaklımda bulunsun seyretmek isterim tanıtım için teşekkür ederiz sevgiler..
YanıtlaSilAz izlenmiş bir film ama bence izlemeye değer :)
SilDuymadığım ve bilmediğim bir film, bir bakarım:)
YanıtlaSilSevgisini göstermeyen insanları sevmiyorum, ne yazık ki toplumumuzda çok var...
Öneri için teşekkürler, emeğinize sağlık:)))
Kendimizi acaba ne kadar seviyoruz sorusunu hepimiz kendimize sormalıyız diye düşünüyorum.Teşekkürler :)
SilCok etkileyiciydi gerçekten
YanıtlaSilTeşekkürler :)
SilDersler çıkarılacak bir film olduğu belli ☺️
YanıtlaSilÖzellikle eğitim sistemini gözden geçirmek gerek.
Sil